ay ken yu ken vat ken yu du

çiek böcek kelebeeek

17 Aralık 2010

bu da anlık işte. gelip geçer

ağlamak gözünden yaşlar süzülürken değil de yastığa bastırıp kendini onu ıslattığında güzel olurdu -tabi ergenlikte-. garip bi tatmin duygusu yaşıyor bence insan biri için ağlarken. belki de sevebilme kapasitesini görüp kendi kendine gurur duyuyor bir nevi ego tatmini. ben ağlayan insana dayanamam. öyle kıyamam filan değil bildiğin katlanamam. durmak istemem yanında ağlama diye bağırmak isterim. hele de aciz değilse bu insan elinden geleni yapmadan daha ağlamaya başlamışsa... öldürsün kendini. çok kızarım. gururdu falan demiyorum bak. gururdan ağlamamak ayrı bir saçmalık bana sorarsan. benim bahsettiğim; bir şeylere boyun eğip yine de ağlamak. insan aciziyetinden ve daha çok insanın bu aciziyetini kendini acındırmak için kullanmasından tiksiniyorum. o kadar iğrenç geliyor bu bana.
insan dediğin yalnız yaşayamaz. evet. ama bir arada yaşamak demek başkasına hakim olmak başkasının sınırlarını ihlal etmek onu kontrol etmek demek değil hepimiz böyle söyleriz. bunu yapandan çok yapılanın anlamasını istiyorum. özgürlük anlayışı her gün yeni bir boyuta girerken herkesin biraz da kendi iç özgürlüğü olmalı diyorum. ya da bazı kuralları olmalı. katı ya da değişmez değil ama karakter dediğimiz şeyi ortaya çıkaracak bizi tutarlı kılacak bazı temel taşlar gerekli.
mucize bekler gibiyim bu ara. hiçbir şeyi düşünmüyorum. önüme gelen fırsatları değerlendirmeliyim dedim. sanırım bunu da yanlış anladım. her çıkan fırsata atlayıp heveslenmek sonra da onca yükseklikten birden paaat...
geçen sene bu aylarda yine böyleydim ama o zaman fırsatları itiyordum. ne değişti? yöntem farklı olsa da sonuç aynı. bir de artık yastığı ıslatmak eğlenceli mi değil mi bilmiyorum. çünkü hiç ağlamıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder